19 Ocak 2010 Salı
hamakta TAHTALI KÖY
Tahtadan ev yaptım hayallerimi içine çaktım.şimdi o evin içindeyim her adımımda öyle sesler ki hep gıcırtı.üzüm salkımları balkona ulaşmış.zor olmuyor ağaca çıkmyıorum bu yaşlı halimle anca balkondan uzanıp ektiğimi yiyebiliyorum.sinekler sarmış benle çürümüş kimi üzümümü.örümcekler balkondaki yıllardır silemediğim aşınmış tahtalarımı kaplamış .bir odam hep kapalı.gelmeyen uzak diyardakinin tozlanmış malı orada saklı .bir alt kata bakıorum tahtalar arasından ayağımın dibinde bir boşluk, oradan ahırı kolluyorum bu eski alışkanlık,lakin ahır boş.inek besliycek taakatta kalmamış. bir saman kokusu sadece dünden kalan aşina olunan evimi saran.toprağımdayım ve bir tahtada ağaçla yaşlanmaya alışığım onunla toprakta yatmakta bu nedenle bana zor olmayacak.soğuk betonda yaşlanmış nasıl sevsin şimdi o mezarı.
İki BENimin arası..
Ben derim ki; rayına oturmuş dönüyor dünya parmağının ucundaki tırnağının dibinde biriken kir gibi uzun bi tamlama hayat.. Fukara kurdu kemiriyor hala yok-sulu,kimisinde su bile ‘yok-susuz’ o sıfatın aslı onlarda.... su içemiyor ya bol bol yılanlarda geliyor bide onlara dokunuyor.bunca varsızlıkla neye dayansın ki hala arsızlara mı?
desDDursuz lisanların insanları gibi yağlı boyayla dış cephe kaplaması olmuş halimiz onun bunun övgüleriyle kusursuz görünümdeyiz.bende o yılanlar hadar koca hazmedilmicek sanılan yumurtaları yutuyorum..bari bu kareye bende gülümseyeyim belki yazıda dikkat çekip tekkkleniriz.(tag).taglik alın yazım her hayat karesinde nasılsa teklik koymuyorda tagmelenmek koyuyor karnıma bir acı. ya bari yüzüm ak çıkamasada dişlerim beyaz çıksın çekerken şu 4 duvar karede,haber vermeyin aman çok çektim ztn ben şimdi sizin çekmelerinizi de çekemem...
öyle bir hayat KIRO-kisi-ki sağdan git soldan dön sağa sap yukarı çık aşşa in sora hayrolsun ki bu satırlara düş .amaçsız sonuçsuz fallara koparılmış papatya yaprağı bul sapınıda falına say belki mutlu olursun elif der gibi gidişat belli kadar belli değil yapılmaya çalışılır.flamenko bilmeden o dansa soyunduğum hala ben yaparım gazlarım gizlilerimde.. yalnız bendime neysede şak şak’larda arızalarım var kimseye bravo diyemez çenem var..
şimdi nokta kondu önceki kelime yine yine Ben.
nebullaa
4 duvar 2 kişilikli 1 benle birliktelikte.birde gözlerimi bir gün sakınmadığım tavan ayaklarımı bastığım kimi zaman çiğnediğim bana sabreden bir yer var gözlerimi kapasamda şaşmaz yakınımda.yerin dibinde hissettiğim zamanlarda kendimi en yakınımdır.
ileride çocuklara torunlara verilecek favori isimlerim
OSMANLICA
Bahşende; bağışlayan kız
Berem;kumara dahil olmayan ortak
Ceda;bol yağmur ortak
Enda; yüce ala kız
Mahza;yalnız tek sade halis tam ortak
Reyye;çokluk fazlalık kesret kız
FARSÇA
agâh;bilgili açık göz
sitare;yıldız
munteha;en son mertebe,nihayi son(erkek ismi)
ve araştırdığım bazı isimler
Mahre
Abdulsamet-abdussamed abdsız kullanılmaz.hiçbir şeye muhtaç olmayan, herşey kendisine muhtaç olan" demektir. Ve bu sıfat allah(c. C) sıfatıdır tek kullanılması çok yanlıştır. Bu sebepten ismimi değiştirecem abdüs samet olacak inşallah samed’in kulu manası olacak
Timurhan
Edibali
Yekta
Dilruba
Paye
Bengisu
Yazgül
Ataullah
Hüma
Müleyke
zümra ecrin
(erkek) baran veya elyesa
kayra-allahtan gelen hediye
eymen nisa
uzay
eflin ( cennete düşün ilk yağmur tanesi)
aslı minel
bukenur
ay yüce
bumin
asrın
nuh
lokman
aybüke; ay ışığı,ay gibi parlak,ay yüzlü,ay benizli,akıllı zeki.(rüyada çıkan) peygamber efendimizin torununun adidir aya benziyen güzel kiz
kutay
dağhan
adal barkın
yiğit efe
ikra
mirza eymen (eymen manası bereketli,sağ tarafta olan,hayırlı demek.)(mirza eski türk soylarında prens anlamına gelen soyluluk şanı)mirza basara
meyra
beril
ayris mersa
ayris(yakamoz)
eslem en sağlam en selametli
benhür
enes
zümra güzel ii ahlaklı
ecrin-allahın hediyesi
begüm zümra
yadenil asya almila sahra selis
(erkek) eymen bera
çınar
gökçen efsun feyza
TUĞRa
Yağmur
elyesa arapça kökenli-yürekli demek.
musab mus'ab zor
ammar yasir
Yusuf Mir Emin
ebrar
Türker Sadi
AFFAN: Kendini kötülüklerden uzak tutan
AGAH: Bilgili / Bilen / Haberli / Uyanık
AKAD: Soyluluk, Onurlu bir kişiliğe sahip olmak
AKİL: Akıllı , Rüştünü kanıtlama konumuna gelmiş , yaptıklarının farkında
ARAS: Sahip çıkılan buluntu, Doğu anadoluda bir ırmağın adı
ATABEK: Şehzade eğitmeni - Devlet yetkilisi
BAHİR: Deniz-Belli, açık-Işıklı,parlak
BARAN: Yağmur mevsimi
BALA: Küçük çocuk, Yavru, Korunması gereken
BAYEZİT/BEYAZIT: Birçok Osmanlı şehzadesinin ortakadı.
BEDRETTİN: Ayın ondördü gibi ışık saçan, temiz ve yüce
BEHLÜL: Hayır sahibi - Daima gülen
BİLGE: Derin bilgi sahibi
BUĞRAHAN
CUMA: Müslümanlar için haftanın kutsal günü
ÇAĞAN: Bayram, şenlik, mutlu gün
ÇAĞIN: Yıldırım, şimşek
ÇAĞRI: Davet
ÇELEBİ: Efendi, görgülü, terbiyeli
EDİP: Edepli terbiyeli / Edebiyatla ilgilenenkişi
EDİZ: Değerli yüksek
ERŞAT: Doğru yolu bulan
ERTEM: Erdem / Fazilet
FEZA: Gökyüzü, uzay
GANİ: Zengin, cömert, bol çok, elindekiyle yetinen
HALDUN: Kalp, yürek / Yüreklilik
HANEFİ: Tanrı'nın birliğine iman eden
HATEM/ HATEMİ: Sonuncu en son olan
İSTEMİ/HAN: Göktürklerin ünlü hakanı
JERFİ: Derinlik
KAHRAMAN: Savaşta yiğitlik gösteren, cesur
KEREMŞAH: Asil, soylu şah, hükümdar
KEYHAN: Dünya
KUTAN: Dua
MALİK: Sahip, efendi
MAZHAR: Birşeyin göründüğü ortaya çıktığı yer
MENDERES: Ege bölgesinde bir ırmak adı
MİRKELAM: Güzel, nazik konuşan
MİRZA: Hükümdar soyundan gelen
MÜNİR: Aydınlatan, ışık veren
MÜŞFİK: Acıyan, şefkat gösteren
MÜŞTAK: Özleyen, göreceği gelen
NASUH: Öğüt veren - Temiz
NESİM: Hoşa giden hafif rüzgar
NUH: Eski metinlerde rahat anlamında / Bir peygamber adı
OLCAYTO: Bahtı açık, talihli
ONAT: İyi, güzel, düzgün, namuslu
ÖGEDAY: Çok akıllı
ÖMER: Dirlik, canlılık yaşam gücü
ÖZTÜRK: Soyu Türk olan
PAMİR: Herşeye gücü yeten
PAŞA: Bir askeri ünvan / ağabey, erkek kardeş
PEYAMİ: Haberle ilgili, haber veren
RÜÇHAN: Orta Asya'da Tanrı dağı,bir Türk boyu
SADUN: Yıldız bilimine göre, uğurlu olan
SEHA: Eli açık, cömert
SEYİT: Efendi, bey
ŞEHZADE: Hükümdar oğlu
TAYLAN: Uzun boylu
TEVFİK: Allah'ın yardımı, uygunlaştırma,başarı
ULAŞ: Çok övülmüş,methedilmiş
ULAÇ: Cennette ölümsüzlüğe kavuşan
ULVİ: Yüce, yüksek
UZAY: Sonsuz boşluk
UZER: Kahraman,cesur,savaşçı
VAHDET: Bir ve tek olma
YAĞIZ: Esmer - Doru - Yiğit
YALIN: Sade, çıplak, katışıksız
YEKTA: Tek, eşsiz
ZAHİR: Parlak yıldız
ZEYNEL: Zenelabidin'in kısaltılmışı
bayan
ALARA: Al + ara. Al=Kırmızı, ara=bezeyen, süsleyen , Kırmızı süs anlamında bir tamlama
AYBEN: Ay gibi. Ayın kendisi
BALCA: Bal damlası, bal gibi
BARAN: Yağmur
BEGÜM: Saygıdeğer kadın, hanımefendi - Hint prenseslerine verilen san
BEHİCE: Şen güleryüzlü
BENAN: Parmakla gösterilecek kadar güzel
BENGÜ: Sonu olmayan, ebedi
BENGİSU: İnsana ölmezlik verdiğine inanılan su / Abıhayat
BİHTER: En iyi
CELİLE: Büyük, ulu
DEFNE: Yaprakları güzel kokulu, yaz kış yeşil olan bir ağaç türü
DEREN: Derleyen, toplayan
DİLAN: Gönül dostu, gönüldaş
DİLRUBA: Gönül kapan, herkesi kendine bağlayan
ENİSE: Sevimli / Dost / Cana yakın arkadaş
EZRA: Sözü, konuşması düzgün
FERZAN: Bilim
FEZA: Uzay, evrenin genişliği
FEYMAN: Ahlaki olgunluk
GÜLDEREN: Gül toplayan
GÜLİSTAN: Gül bahçesi
GÜLSELİ: Gül seli
HAYRÜNİSSA: Kadınların hayırlısı
HÜRREM: Sevinçli, hoş vakit geçiren
İCLAL: Azamet, büyüklük, ağırlama, ikram
İMGE: Zihinde tasarlanan /düş hayal gibi gerçekleşmesi özlenen şey
LALEHAN: Lalelerin sultanı
MUNİSE: Sıcak kanlı, sevimli
NAFİA: Bir yeri güzelleştirmek için yapılan çalışmalar
NAZENDE: Nazlanan - Sevgili
NESLİŞAH: Şah soyundan gelen
NİSA: Kadın
REVAN: Su gibi akan - Ruh, can
RÜYET: Görme.Kalp gözüyle görme
SANİA: Sanat eseri yaratan - Yapan , oluşturan
SÜHANDAN: Güzel konuşan
ŞENİZ: Mutlu, sevindiren iz, hatıra
TAÇNUR: Mutluluk
TAHİRE: Gündoğusundan esen rüzgar
TALİA: Güzel, şirin
TARA: Sahur zamanı doğan kız çocuğuna verilen ad
UMAY: Üzerinden geçtiği kişilere mutluluk getirdiğine inanılan kuş, Devlet kuşu
ÜLFER: Irmak, büyük su
ZENNAN: Kadınlar
ZİŞAN: Şanlı, ünlü, çok tanınmış
ebrar anlamı hayır ve takva sahibi
GLOBAL DELL
deli gibi temizlik yaptım geberiyorum.. bu ev bana çok büyük çookk.ama hala daraltıyo..bıktım dert bitmio temizlesende bitmez bu dertler yine kapkaranlık pislik içinde karşına dizilir ikinci gün’temizle beni’diye gözüne içine bakar tüm pislikler,çabalarsın çabalarsın çıkmaz kirler...sevmiyorum bayramları bu hayatta kurbanlık koyun kadar bayram yaşamıyorsam sev-mi-yo-rum.....iki yüzlü insanlar arasında kaldım.bir günlük sözünüde yerine getiremeyen naamertler arasında kaldım..asabiyetime çok neden var çook.hiçbişeyim olamayan herbişeyi olduğumu söleyenler arasında kaldım.bide alınganlar çıkar şimdi piyasaya en gıcığıda o olmaz mı zaten.laf kakarlar sora gelen lafı kaldıramazlar.günlerce 5 karış suratla gezerler illa ‘ne oldu sana?’ denmesini beklerler.sordun mu da intihar edecektir senin bir sözünden neredeyse ama bir senin sözün bulunmaz bin türlü karamsar nedeninde hayata..bin dertli o kesilir.sora ona üzülürüz beraberce oturup nedense.özür dilemek zorunda hissetmeye başlarsın kendini ama hiçte içinden gelmez çünkü hatalı sen değilsin çok fazla kırılan kimse hatalıdır bilirsin.hiçbirinize kırılmıyorum yıllardır..ama kırılmamaya çalışmaktanda bıktım.aslında umrumda değil artık kırgınlıklarınız.kırılın,dökülün,savrulun.çünkü hepiniz eminim ki arkamda kalsanızda yine benden önce yırtarsınız.
Süklüm Püklüm bağı
Bu ara içime öle kapandım ki içimde dışımda zaten kapanıktı,kapanık ortama nasıl kapandığıma şaşırdım hangi aman veren delik ihtiva edebilmiş ki bir yerlerime yinede girebilmişim diyebildim amiyane falan filan takmadım hiç yazarken s.kt.r ettim her şeyi ama yinede iki harfi küçük noktalarla sansürleyebilmişim yine de boşverememişin yazık be elif dedim elifin e sini küçük yazdım çoğu ayrılacak imlayı ayırmadım..küfredenlere bugün kızmadım,sismik hanzo dedektörümü bugün kapadım. bugünün gelen fake profil isteklerine dil uzatmadım falan yutmuş gibi yaptım onları,ne ekşi sözlükten beslenmek istedim seruma koy dedim relax takılma endişesinle yazılmış tüm tanımları, nede edebiyatın bayatlarına saldırdım bu ara. ilginç bi dünyaymış böle dedim.sessiz oturaraktan özre bile köse-r kimseleri sallayaraktan hayatımdan .bileklerim falan ağrıdı balkondan sirKELAMyuss işlemlerinde selamsızları ...şimdi el bile sallamadım düşenlerin ardından kaybolana kadar sadece baktım trabzondaki trabzandan.. Bu ara gel diyen çok gitme diyen çok hatırla diyen çok unutma diyen çok . hatırlatma dürtüğü sempozyumu içeren en görkemli fasulyete toplantılarına bile gecikiyorum bu ara.üstüm başımda,başım altımda çıkıyoruma afedersiniz toplum hamillerine.öle bir ihtimamsız serkeşliği göze seriyorum kırıntı olmasın diye kiminin kalbine bazı bazı yani.sora üstüne basıp gırgırla gırgırlamadan ezen çoook,günah falan olur diyorum bariz kocaman günahtan sakınmazken,küçümen günaha titriyor gibi yanlarında oluyorum öle böle mükemmel-SİZlikle mükemmele yakın olurum diye sizle yanlarına gidiyorum yubarnah masa toplantılarının.süpürüntü vaziyette ayaklarımı sürüyorum saçımı süpürge edemesemde birilerine,yeni çizme tavanlarıma bu sene kendim için kastım var kıyabiliyorum.orda burada iki adımda bir oturuyorum yada daha beteri oturarak yürüyorum..emeklemekse zormuş iki de el çalıştırmak falan gerekecekmiş ona.. omzum fena ağrıyor yüksüz yüklülükten,yüzsüz yüzlüler gibi. ‘bana ne,bana ne!’ diye hiçbir inat sebebiyle yukarı çıkıp inemiyor sanırsın omzun ayağı varmışta ayağını kırmış. Zavallı omzumzum!zum! yakın çekime iniyorum şimdi.ne var orada..sağlıksız beslenme..bir öğün yiyorum .. pilavla bile ekmek yerken evvelceden şimdi ekmeksiz gün geçirebiliyorum.ama ikisi de insanları şaşırtabiliyormuş.. ikide üçte dörtte beşte Allah hangi saati verdiyse falan kalkıyorum uyku düzeni bozukluğu diyorlar buna çok bilimsel görüşlüler lakin bozuk paranın kumbarasıda çok ses getirebiliyor.bozuk denen şeyde yeni bi iyi bi icat aslında da bilmiyorlar.onların kıymetini en çok bilen tamirciler olsa gerek.. eski hazırlıktaki İngilizce kompozisyonumu okuyorum yüzüm kızarıyor I get up early falan demişiz bir günde neler neler yapıyormuşuz işte o günler yüzümü kızartıyor anladığının aksine niye yorulmuşum ki aferim şimdiki günümde hiçbirşey yapmadığını anlatan bu HOMEPOZİSYONuma.çünkü yaşam böle bi pozisyondan ibaretmiş asıl com.positionda ..ben beşte kalkınca hava yine yatmak için kararmış oluyor.seviniyorum yarım sevinç yine yatma uyuma sebebi gelmiş diye kendimi kandırarahtan bağde süzmeyede üşenerekten yorganı çekerenkten mahmure..renkten renkten solmuştum bugünlerde diyerenkten..aynaya bakmak işkence gibi kışın dimi?yazın severdim birazcık o yansıyan yanlışları..yaz mevsimini aynada izlemekten severdim kendimden gayrı..yazın güneş gözüme aynadan yansıdığında gözüm en azından kör olurdu çünkü kırmızı tondaki realist kanlı dünya gibi görmeye başlardı..biraz sora ise beyaz olacak yine yerler ve ben üşeneceğim yürürken ayak sürümeden adım atmaya çalışmak zorunda kalıcam kardan izi yapmaktan sevinen insanları izlicem kara ilk ayak basan insan ünvanına sevinen aya çıkmış ilk insanların sevincinin çakması görüntüler. al sana epi topu kartopu oyununa 12 rahamını alnıma yazan silahşörler hedefi en çok kışın üzerimde isabet ettirebiliyorlar beni yere yıkan topu bu sene altına çevireceğim ...... yeni bir 2010 geldiğinde ardaşık şekilde mutlulukları ikiye katlamayı unutmasın rakamıyla hava atıyorsa diyorum..ya mutsuzluğu katlarsa ayvayı yemeye de artık üşeniyorum diyorum.aralık ayı annemin vefat ayı diye yeni gelen senelerdende pek bişey isteyemez oluyorum herkes bu ayda ümitle ocağa bakmak için kuşanırken..no-EL baba..olmayan elinle bana boş çıkan hediye paketlerini kucaklada getir ..çünkü ben yeni paketleride açmaya artık üşeniyorum...aklıma d-ÜŞENENsi bişeyler getirde yazılanlarımda bunca kelamdan sora manalarını bulmaya artık üşenmesin.. bana çalışkan gözlerinle bakıpta kendini kandırma ordaki şimdi sen üşenme gribi hepimizde yaygın bir hastalık değil mi? elfinsongs. tarih: k-aralık oy-yedi..
Balon Ağaçlarım
Çürüyecek meyvalı ağaçlar değil.yaprağını bi açıp bi solduranlar yerlere dökenler değil benim ağaçlar..
upuzun kolları ile şehrin ortasında bir evin önünde hızla büyüyüp camı balkonu kıstıran ağaç değil..hep yeşil ve kahverengi değil ağaçlarım..her yaprağı aynı ve benzer renk değil.
suyla büyümez ateşle yanmaz kül olmaz.güneşle beslenmez rüzgarla savrulmaz.baltayla devrilmez bıçakla gövdesine kalpli harfler kabul etmez piknikte gölge olmaz önünde oturana..hışırtı sesleri çıkarmaz huşuu vermezz şimşekleri çekmez yağmurlarda..erezyonları önlemez..çöl olmayı engellemez..
balon ağaçlarım patlamaz balonlar yetiştirir..yere çalmaz yetiştirdiği herşeyi gökyüzüne salar..çocuklar patlatamadıkları balonlara sevinmez..onlar ne zaman patlayacaklar diye gökyüzüne bakar.kötülük oradadır..çocuğun içindeki yetiştirende.özgürlüğü anlamaz ipini tutmak ister balonun..yetiştiririm sebepsiz ve amaçsız kimseye faydası olmayan değişik ağaçlarımı fayda vermeyince hiç zararda görmezdi bu denli..ulaşılmaz kılmalıydı kendini,yardım sever olmamalıydı bu kadar işte o zaman bu kadar hiç kadar kalmazdı....
serv.E.T.i servermez