31 Mart 2012 Cumartesi

Argo mahallesine düştüm





     Çamaşırların evden karşıki eve asıldığı bi mahallede olsam, yan komşum Ermeni olsa, üstte Türkçesi bozuk tatlı yaşlı bi Rum kadın yaşasa, evin sahibi olsa. Ahşap ve kiremit, köhne mümkünse rutubet kokulu bi ev olsa. Mutfak tezgahımın alt tarafı dolap değil perdeden olsa. Tavaların yanında maşrafalar dizili yersizlikten mesela. Davul fırının yine arıza yapıp böreği yaktığı bi mutfak. Evimin tek odalı salonunda yatak yerine döşek ve divanlar, eskiciden kalma turuncu küçük televizyonum 2 darbemle uyanan, anteni hala bi yerlere sokuşturulmuş yamuk bi çatal olan odamda, sobaların küllerini çalı süpürgesiyle faraşa dolduran üstünkörü bi temizlik esnasında ben : 'yine odun bitmiş' desem 'bu kadar odun varken hemde hayatta, mucize bu olmalı' desem aslında.
     Kapı mandalını gıcırdatarak açsam .Beni merdiven boşluğunda görünce '3 aydır kiramı ödemiyorsun, seni kapı önüne koycam' diye rutin tehditini etse o. 'Rum karısı işte' desem içimden ötekileştirsem onu hemen ve dinlemesem yine çok konuşmasını. Çıksam bahçeye, sigaraya cigara desem içimden. Hatta 'bi cigara yakayım desem'. Cigarayı içen bi kadın olup o an onla nefes aldığımı sansam, harbi tiryakisi hemde, öksürük krizinde boğulanı, hırkasını omzuna almış vaziyette bahçedeki mışambadan çiçek desenli örtüsü olan masaya otururken elleri titreyerek cigarayı yakmaya bile bi iki uğraşsa daha 30unun yolundayken, sigara yakmakla bile imtihan olduğunu düşünse.
     Balkondan balkona atışan dalaşan çingene karılarını umursamasam da, yarı duvarından seyrettiğim mahallede niye hiç Türk karısı yok ve herkes bi garip bu mahallede, niye herkes garip ki peki bu mahalle ürünümde ? (herhalde bıkkınlığımmış ve kaçamayışımmış Türklerden ve normallerden) diye bilsemde bunu bile hiç düşünmesem o an, sokakta top oynayan  mahalleli ve sümüklü çocuklara bi anda kalkıp 'siktirin gidin lan, keserim o topu, kafama sıçtınız' diyen bi ağzı bozuk huysuz karı olsam, bayırdan koşa koşa kaçarak uzaklaşsalar sapanlarıyla atılan taşlarını bana isabet ettiremeyerek.
     Otursam yerime bi küçük sürahide yüzümü görsem yıllar sonra ilk defa o an. Terk edenlerin hediyelerini, yüzümdeki çizgileri sayasım gelse,sürahide mümkün olmadığını bile bile gözlerim yaşaracakken kendime üzülmeden kalksam 'herşeyin bi anlamı var' desem, 'huysuz olduğum için terk edildim oysa terk edildikçe huysuz oldum, herşeyin bi zinciri var' desem, o an felsefem rolüme fazla sert ve gerçekçi gelirdi diye anlam vermek istemesem belki kartonlar üstünde yaşayan bi ayyaş şarapçı halime de düşersem bu felsefeyi de ederim ileride der sonra çekip ayağıma mahalle terliğimi, pijamamın dizlerine kadar çekilmiş kırmızı yarım çoraplarımla baş parmağı yırtılmış kenarından fırlamış havalanan halimle, üstüne de pijamamın 5 karış yukarısında başlayan kahverengi basma eteğimin uyumsuzluğunu sevmiş olmanın umursamazlığıyla mahallenin en kılıbık erkeklerinin kahvesinin önünden geçerken 'ne bakıyon angut!' diye birine terbiye versem.
     Borçlu olsam bakkala. 'Borcunu öde, borcunu' diye eli havada çıkışarak dükkanından çıkan herife ayak ucundan başına doğru 'sen kimsin lan benle böyle konuşuyon' bakışı falan atsam sonra içine kaçsa tüm cümleleri 'Sonra verirsin abla be!' deyince Eyvallah'ı çeksem, 5 sakız kapsam, 1 plastik top ordan. deminki sümüklülere 'alın lan keratalar size çiklet ve piiilastik top, oynayın ben gelene kadar. ' desem. Kirden, pislikten, bakımsızlıktan, hovardalıktan sert - yumuşak olan saçlarını bi iki belki balici, tinerci öksüz çocuğun karıştırsam yine sert-yumuşak mizacımla. Yüzümde bi gülümseme arasalar. Fark ettiğimde ne aradıklarını, onlara vermeden (sevgiyi) kafamı çevirip devam etsem 'aramayın. Bende aradım,bulamadım. Bulunmuyor hiç o beklediğiniz sevgiler. Erken anlayın bunu bari siz.' desem içimden.
      Taşrada argom mahalleye birebir uysa yani deminki gibi sigaraya cigara; sakıza çiklet; plastike pilastik; hayata, zalim hayat; adamlara şerefsiz ve angut ya da pis herif; bana bakıp kapı önünde oturan mahallenin 2 güzel genç kızının çekirdek çitlerken ki dedikodularının malzemeleri olduğumu anladığımda da 'kaltaklar' kelimesini kullansam ya da 'afişteler' ya da ağzımda doldura doldura 'kahpeler'. En kıskandığım hayatta onlar diye, mahalle delikanlısı taksici Kamili bile ayartabiliyorlar her gece diye, doldursam ve boşaltsam ağzımı öylece işte.Ne kursam bu argo sözlükten seçsem http://www.argosozluk.org/

Çeksem gitsem o darlıkta, yoklukta, yoksunlukta, kimsesizlikte. Gece kondu mahallesinin en afilli boğaz köprüsü manzarası keyfini tirbününden sürmeye tepelerin. Gazete bulsam sersem tepedeki çimene oturupta seslensem sonra var gücümle içimden dışıma yine yansımayan koca bi isyanla. 'Ulan istanbul! ulann beni metrapolde her imkanla yaşayan kızın beyninden bu çöplük mahalledeki hayale atan sen! Seni birgün yenecem, bende bi otel, bi saray, bi köşk hayaline bi gün yerleşecem' desem ve.. Kendimi bu hayalimdeki halime düşüren şu yaşamındaki kendime bi sövsem ulaaan!




1 yorum:

serdaR dedi ki...

ohyşşş! tam hayallerime göre bi yaşam tarzı kısa süreliğine alıp götürdün teşekkürler :)

Yorum Gönder

Blog List

Denemelere kısa yol

Foto imzalarım

kontrol amiri

tura

logos